Sosyal Medya

Makale

‘Barışı Yok Eden Barış’ın bugüne yansımaları ve...

Birinci Dünya Savaşı sonundaki durumu anlatmak için (Paris’teki Versailles (Versayy) Sarayı’nda imzalandığı için o isimle anılan) Versailles AndlaÅŸması’yla gelen ‘Barış’la ilgili olarak diplomasi literatüründe, ‘Barışı Yok Eden Barış’ deyimi kullanılır ve ing. yazarı David Fromkin’in de bu konuda, A Peace to End All Peace’ isimli bir kitabı vardır. 

***

Evet, Birinci Dünya Savaşı’nın galip devletleri, yaÄŸma sofrasına aç kurtlar gibi oturup, en çok da asırlarca Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetinde büyük çapta huzur içinde yaÅŸayan Balkanlar’dan OrtadoÄŸu ve Kuzey Afrika’ya kadar uzanan geniÅŸ coÄŸrafyaları aralarında iÅŸtahla bölüştüler.

Gerçi savaÅŸtan galip olarak çıkan devletler de ağır yaralar almışlardı ve ama Osmanlı, dünya sahnesinden bütünüyle silinmiÅŸti. Sanki, I. Dünya Savaşı, Osmanlı’yı bertaraf etmek için çıkarılmış gibiydi. Ama bu Avusturya -Macaristan Ä°mparatorluÄŸu’nun Veliahdi Franz Ferdinand ve hanımı Sophie’yı 28 Haziran 1914’te Sarayova’da öldürerek, o savaşı patlatan Prencib adlı bir Sırp nasyonalistinin de beklemediÄŸi bir sonuçtu, herhalde.  

Halbuki, 100 yıl öncelerde, Midhat Cemal, ‘Ölmez bu vatan, farzımuhâl ölse de hattâ, / Ã‡ekmez kürenin sırtı, bu tâbût-ı cesîmî..’ (büyük tabutu) diyordu.

***

Ama çılgınlığın kapısı bir kez açılmış ve on milyonları yutan I. Dünya Savaşı patlamış savaşın en büyük darbesini de Osmanlı yemiÅŸti.

Bugün Müslüman coğrafyalarında yaşanan ağır travma ve kaos, hâlâ, o büyük tâbûtu dünya dengesinin taşıyamayışından kaynaklanıyor.

***

Savaşın galipleri, Osmanlı’nın enkazı üzerindeki her bir parçada, -birbirine sürekli ihtilaflı ve düşman hale getirilecek ÅŸekilde-, yığınla rejimler kurmuÅŸ; her birisinin başına da, yerli ama beyin ve kalpleriyle emperyalistlerin deÄŸerlerine teslim olmuÅŸ kiÅŸi veya kadroları yaldızlı sloganlarla kondurmuÅŸlardı.

Emperyalist dünya bugün de 100 yıl önceki düzene karşı belirebilecek her geliÅŸmeye karşı korku derecesinde teyakkuz halinde. Nitekim, o büyük yaÄŸma sofrasından 100 sene sonra, Rusya lideri Putin bile ‘Türkiye’nin bugünkü yöneticilerinin bu ülkeyi Ä°slamlaÅŸtırdığı’ndan (!?) yakınıp, TC. rejiminin başındaki ilk ismin ‘mezarında ters dönmüş olacağı’ndan kaygılanırken...

Putin’i, Ä°ngiliz medyasının etkili amiral gemilerinden sayılan haftalık, The Economist dergisi de takip etti; ‘ErdoÄŸan’ın Yeni Sultanlığı’ baÅŸlığıyla yayınladığı son yazısında.

ErdoÄŸan’ın iktidara geldiÄŸi ‘2003 yılından bu yana Türkiye’de yaÅŸanan siyasî, sosyal ve ekonomik deÄŸiÅŸimleri’ Ã¶zetleyen bu dergi, ülkedeki yoÄŸun imar faaliyetlerine deÄŸindikten sonra, özellikle Ã‡amlıca Tepesi’ne yapılmakta olan büyük camie dikkat çekiyor ve ‘Camiin büyüklüğü ve sembolizmi, ErdoÄŸan’ın vizyon ve iradesini yansıtıyor. Yaklaşık 20 yıl önce Belediye BaÅŸkanı olan ErdoÄŸan da, ülke siyasetinin üzerinde böyle sivriliyor’ dedikten sonra; asıl korkusunu da dile getirip, ErdoÄŸan’ın üstü kapalı, ancak amansız bir ÅŸekilde izlediÄŸi Ä°slamlaÅŸtırma politikası ile, (...) Türkiye’nin karmaşık ulusal kimliÄŸindeki yeri güçlendi. 90 yıl önce (...) laik bir Cumhuriyet kuran,acımasız modernlik yanlısı Kemal Atatürk’ün uzun gölgesi kaybolmaya baÅŸladı’ tespiti yapıyordu, tıpkı Putin gibi...

***

Bu arada, BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’nun, Mardin-Artuklu Ãœniversitesi’nde 5 Åžubat günü yaptığı konuÅŸmada, Osmanlı’yı nasıl parçalarız diye planlayanlar ÅŸehirleri, nehirleri, vadileri, daÄŸları, insanları birbirinden ayırdılar; Millet-i Ä°brahim’in, Alparslan’ın, Selahaddin Eyyubî’nin ruhuna aykırı olarak’ tespiti ve ‘Ya, Sykes- Picot (Arab beldelerini bölüşen anlaÅŸma) kazanacak, ya da Kut’ul’Ammâre’ demesi de güzeldi. Ama Çanakkale’den de önemli olan o büyük Kut Zaferini -Ä°ngiltere baskısıyla- unutturulmamız üzerinden 65 yıl geçiyor mîrim...

O sözün gereğini yerine getirmenin, söylendiği kadar sâde olmadığı yaşananlardan da belli değil mi?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.